Günlük yaşamımızın vazgeçilmez parçası haline gelen gündem, sürekli dönen bir çark gibi karşımızda durur. Siyaset, ekonomi, sosyal olaylar; hepsi birbirini kovalar, haber kanallarında, sosyal medyada, sokak konuşmalarında yankılanır. Ancak bu gürültülü çarkın içinde, birçok ses, birçok gerçek, kaybolup gider. Gündemin gürültüsünün bastırdığı, görmezden gelinen, hatta kasıtlı olarak silinmeye çalışılan öyküler vardır. Bu öyküler, toplumun yüzünü oluşturan, ancak genellikle görünmez kılınan yoksunlukları, adaletsizlikleri ve umutsuzlukları anlatır.
Gündem, genellikle en yüksek sesle konuşanların, en güçlü olanların, en etkili olanların sesi olur. Siyasi tartışmalar, ekonomik krizler, uluslararası olaylar… Bunlar elbette önemlidir ve toplumsal hayatı doğrudan etkiler. Ancak bu büyük olayların gölgesinde kalan, küçük ama bir o kadar da önemli sorunlar, insanların günlük hayatlarını derinden etkiler. Bir çocuğun eğitimden mahrum kalması, bir ailenin yoksulluk içinde yaşaması, bir bireyin sağlık sorunlarıyla mücadele etmesi; bu sorunlar gündemin ana akımında yer bulmaz, ama binlerce hatta milyonlarca insanın hayatını şekillendirir.
Örneğin, kırsal kesimde yaşayan insanların, temel hizmetlere erişiminin sınırlı olması, gündemdeki yerini bulması güç bir sorundur. Yetersiz sağlık hizmetleri, kötü yol koşulları, eğitim olanaklarının azlığı gibi sorunlar, bu insanların hayatlarını olumsuz etkilerken, genel gündem genellikle büyük şehirlerdeki olaylara odaklanır. Benzer şekilde, engelli bireylerin karşılaştığı erişilebilirlik sorunları, çalışma hayatındaki ayrımcılık, sosyal hayattaki dışlanma gibi konular da, gündem maddeleri arasında yeterince yer bulmaz. Bu durum, toplumun bütünleşmesini ve eşitlikçi bir toplum yaratılmasını engeller.
Gündem, aynı zamanda manipülasyon ve propaganda için de bir araç olabilir. Belirli olaylar vurgulanırken, diğerleri göz ardı edilebilir veya çarpıtılmış bir şekilde sunulabilir. Bu da kamuoyunda yanlış bir algı yaratır ve toplumsal tartışmaları yönlendirir. Örneğin, belli başlı medya organlarının, belirli bir siyasi görüşü veya ekonomik politikayı desteklemek için gündemi manipüle etmesi sıkça görülen bir durumdur. Bu durum, demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesini engeller ve toplumun gerçek sorunlarıyla yüzleşmesini zorlaştırır.
Peki, bu görünmeyen öyküler, bu yokluklar, gündemin gürültüsünden nasıl duyulabilir hale getirilebilir? Bu soruya yanıt vermek kolay değil. Ancak, her bireyin sorumluluk alması ve bilinçli olması oldukça önemlidir. Alternatif haber kaynaklarını takip etmek, farklı bakış açılarını dinlemek, toplumun dışlanmış kesimlerinin sesini duymak için çaba göstermek; bu adımlar, gündemin gölgesindeki gerçekleri ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir. Sosyal medya, bu konuda önemli bir araç olabilir. Ancak, sosyal medyanın da kendi manipülasyon ve dezenformasyon risklerini düşünmek gerekir.
Sonuç olarak, gündem, toplumun bir aynası gibi görülebilir. Ancak bu ayna, her zaman gerçeği tam ve doğru bir şekilde yansıtmaz. Gündemin gürültüsünün arkasında kalan, görünmeyen öyküler, toplumun sağlıklı bir şekilde işlemesi için önemsenmesi gereken gerçeklerdir. Bu sessiz çığlıkları duymak ve onlara çözüm üretmek, her birimizin sorumluluğudur. Çünkü gündem sadece büyük olaylardan ibaret değil; aynı zamanda küçük, görünmez ama bir o kadar da önemli insan öykülerinden, yoksunluklardan ve umutsuzluklardan oluşur. Bu öykülere kulak vermediğimiz sürece, toplumun tamamını gerçek anlamda temsil eden bir gündemden bahsetmek mümkün değildir.
