Günümüz dünyasında “gündem”, hızla değişen, sürekli yenilenen, bir o yana bir bu yana savrulan bir yel değirmeni gibi. Haber akışları, sosyal medya paylaşımları, politik tartışmalar; her şey birbiriyle yarışır gibi, dikkatimizi bir an bile boş bırakmadan çalmaya çalışır. Bu gürültü içerisinde, gerçekten önemli olanlar, yavaş yavaş gölgelere karışıp kaybolur. Gündelik yaşamın koşuşturmacası içinde, yavaşlayıp düşünmeye, gerçeği analiz etmeye vakit bulamadığımız için, gündemin şekillendirdiği algılarla yaşamaya başlarız. Bu da bizi, gerçek sorunlardan uzaklaştırarak, manipülasyon ve yanlış yönlendirmelere açık hale getirir.
Gündemin en önemli yönlerinden biri, seçici olarak belirli olayları ön plana çıkarmasıdır. Bir terör saldırısı, bir ekonomik kriz ya da bir ünlünün skandalı; haber kanalları ve sosyal medya platformları tarafından sürekli vurgulanır ve abartılır. Bu yoğun ve sürekli medya bombardımanı, diğer önemli konuların – iklim krizi, eşitsizlik, açlık ve yoksulluk gibi – arka plana itilmesine neden olur. Bu konular, acil ve dramatik olmadıkları için, gündemin gürültüsü içinde kaybolur, çözüm için gereken çaba ve kaynaklar yetersiz kalır.
Dijital çağ, gündemin şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Sosyal medya algoritmaları, kişiselleştirilmiş haber akışları oluşturarak, bizi kendi ilgi alanlarımızla sınırlandırır. Bu da, farklı bakış açılarını ve karşıt görüşleri görmemizi engeller. “Echo chamber” ( yankı odası) olarak adlandırılan bu fenomen, bizim kendi inandıklarımızla uyumlu bilgileri tüketmemizi ve farklı fikirlere karşı daha az toleranslı olmamızı sağlar. Sonuç olarak, topluma hizmet etmesi gereken medya, bizi bölmeye ve kutuplaştırmaya hizmet eder.
Ayrıca, gündemin sunum şekli de önemlidir. Haberler, genellikle duygusal ve dramatik bir şekilde sunulur. Bu da, olayın gerçekliğinden ziyade, duygusal etkisine odaklanmamıza neden olur. Objektif analiz ve eleştirel düşünme yeteneğimiz, duygusal tepkilerimizin gölgesinde kalır. Bu durum, yanlış bilgi ve manipülasyonun yayılmasına zemin hazırlar.
Gündemin gölgesinde kalan konulardan biri de bilinçli tüketimdir. Sürekli olarak yeni ürünler ve hizmetlerle bombardıman edilirken, tüketim alışkanlıklarımızın çevresel ve sosyal etkilerini düşünmüyoruz. Hızlı moda, elektronik atıklar ve aşırı tüketim, dünyamıza ağır bedeller ödetiyor. Ancak bu konular, gündemin gürültüsü içerisinde duyulmuyor, çözüm için gereken adımlar atılmıyor.
Gündemin kontrolü ve manipülasyonu, politik oyunların vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Politikacılar ve medya kuruluşları, gündemi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirirler. Özellikle seçim dönemlerinde, önemsiz tartışmalara odaklanarak, gerçek sorunların ele alınmasını engellerler. Bu da, demokrasiye ve halkın iradesine zarar verir.
Sonuç olarak, gündemin kontrol edilmesi ve manipülasyonu, bilinçli ve eleştirel bir bakış açısı gerektirmektedir. Farklı haber kaynaklarını takip etmeli, bilgilerin doğruluğunu kontrol etmeli ve duygusal tepkilerimizin etkisi altına girmemeliyiz. Ayrıca, gündemin gölgesinde kalan önemli konulara daha fazla odaklanmalı, bilinçli tüketim alışkanlıkları geliştirmeli ve demokratik süreçlere aktif olarak katılmalıyız. Yalnızca bu şekilde, gündemin gölgesinden sıyrılıp, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için çalışabiliriz. Gündemi yönetmek yerine, gündemin bizi yönetmesine izin vermemeliyiz. Bilinçli bir birey olarak, gerçeği arayışımızda asla pes etmemeliyiz.
