Gündem, her an etrafımızda şekillenen, görünür ve görünmez güçlerin karmaşık bir dansıdır. Haber bültenlerinde yankılanan büyük olaylardan, sosyal medyanın gürültülü akışında kaybolan kişisel hikayelere kadar, gündem yaşamın kendisidir. Ancak bu gündemin şekillenme biçimi, her zaman şeffaf ve adil olmayabilir. Sessiz kalmış hikayeler, güç odaklarının manipülasyonları ve medya yansıtmasının önyargıları, gündemin gerçek yüzünü gizleyebilir. Bu yazıda, gündemin gizli dinamiklerini, görünürlük mücadelesini ve sessiz çığlıkları ele alacağız.
Gündemi belirleyen faktörler oldukça çeşitlidir. Devlet politikaları, uluslararası ilişkiler ve ekonomik gelişmeler kuşkusuz büyük bir etkiye sahiptir. Bunlar, genellikle büyük haber kuruluşları tarafından geniş kitlelere duyurulur ve kamuoyunu şekillendirir. Ancak bu makro olayların gölgesinde, bireylerin, yerel toplulukların ve marjinal grupların mücadeleleri sıklıkla göz ardı edilir. Bir yangının haber değeri, yanındaki binanın büyüklüğüne veya yangında ölen kişinin sosyal statüsüne bağlı olarak değişebilir. Bu durum, medyanın haber seçimi kriterlerinin öznelliğini ve gündemin belirlenmesinde adaletsizliği göstermektedir.
Sosyal medya, gündemin şekillenmesinde devrim yaratan bir unsurdur. Anlık paylaşım ve geniş erişim imkanı, bireylerin seslerini duyurmaları ve olaylara kendi bakış açılarını eklemeleri için benzeri görülmemiş fırsatlar sunmaktadır. Bir hashtag’in viral olması, bir konunun gündemin en tepesine fırlamasına ve politikacıların, kurumların ve hatta uluslararası kuruluşların dikkatini çekmesine yol açabilir. Ancak bu görünürlüğün elde edilmesi, sistematik bir mücadele gerektirebilir. Algı yönetimi, dezenformasyon ve sansür girişimleri, sosyal medyanın sunduğu potansiyele karşı bir engel teşkil etmektedir.
Gündemin görünürlük mücadelesi, yalnızca bilgi ve erişimle sınırlı değildir. Dil, kültür ve ideoloji de önemli bir rol oynar. Güçlü gruplar, kendi anlatılarını yaymak ve rakip görüşleri bastırmak için medyayı, eğitim sistemini ve diğer kurumları kullanırlar. Bu durum, belirli konuların sistematik olarak dışlanmasına ve bazı seslerin sürekli olarak susturulmasına yol açabilir. Örneğin, iklim değişikliği, toplumsal eşitsizlik veya savaş sonrası travma gibi konular, uzun süre boyunca gündeme getirilmekte zorlanabilir ve ancak büyük bir kriz yaşandığında ön plana çıkabilirler.
Gündemdeki sessiz çığlıklar, genellikle marginalize edilmiş toplulukların deneyimlerine, çevre sorunlarına ve adaletsizliğe karşı sessiz kalışa işaret eder. Bunlar, bireysel hikayeler kadar toplumsal sorunların da bir göstergesidir. Bir tek kişinin maruz kaldığı taciz, binlercesinin benzer deneyimlerini temsil edebilir. Bir köyde yaşanan kuraklık, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini gözler önüne serebilir. Bu sessiz çığlıkları duymak, gerçek bir gündem oluşturmanın ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin yoludur.
Sonuç olarak, gündem karmaşık, dinamik ve sürekli değişen bir yapıdır. Görünürlük mücadelesi, güç dinamikleri, medya yansıtması ve toplumsal yapılar, gündemin şekillenmesinde belirleyici faktörlerdir. Gerçek bir gündemi inşa etmek için, sessiz çığlıkları duymak, marjinalize edilmiş seslere yer vermek ve adaletli bir şekilde bilgiye erişimi sağlamak esastır. Bu, sadece haber bültenlerinde yer alan büyük olaylarla değil, aynı zamanda her gün yaşanan küçük hikayelerle de ilgilenmeyi gerektirir. Gündemin kalbinde yatan, herkesin hikayesini duymak ve gerçek bir değişimi başlatmaktır.
