Bilgi çağında yaşıyoruz. Parmaklarımızın ucunda, dünyanın her köşesinden gelen haberlere, görüşlere, yorumlara anında erişebiliyoruz. Bu erişim kolaylığı, bir yandan bilgiye ulaşmayı kolaylaştırırken, diğer yandan da bizi devasa bir bilgi okyanusunda boğulma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Gündem, bu okyanusun yüzeyinde köpüren dalgalar gibi, sürekli değişen, akıp giden ve çoğu zaman gerçekliğin derinliklerini gizleyen bir akımdır. Haberler, sosyal medya paylaşımları, tartışmalar, sürekli bir bilgi akışı halinde önümüze geliyor ve dikkatimizi dağıtıyor. Bu da, gündemin gerçek yüzünü anlamamızı zorlaştırıyor.
Gündemi şekillendiren aktörler, haber kuruluşları, sosyal medya platformları ve politik güçlerden oluşuyor. Her birinin kendi gündemi, kendi öncelikleri ve kendi hedefleri var. Bu aktörler, haberleri seçerken, yorumlarken ve sunarken, bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi çıkarlarını da göz önünde bulunduruyorlar. Sonuç olarak, bize sunulan gündem, tam anlamıyla objektif ve tarafsız bir yansıma olmaktan uzak kalıyor.
Örneğin, bir doğal afet haberi, kurbanların acısını ve kayıplarını göstermek yerine, hükümetin verdiği tepkiye, yardım çalışmalarının ilerlemesine veya politik tartışmalara odaklanabilir. Bir ekonomik kriz haberinde ise, sorunun kökenlerine inmek yerine, kısa vadeli çözümler veya suçluluk arayışları ön plana çıkarılabilir. Bu selektif habercilik, gerçekliğin eksik ve çarpıtılmış bir resmini oluşturarak, toplumun doğru bir şekilde karar vermesini zorlaştırır.
Sosyal medya ise gündemi şekillendirmenin en etkili araçlarından biri haline geldi. Algoritmalar, ilgi alanlarımıza göre özelleştirilmiş haber akışları oluşturur ve bizi bir bilgi kabarcığı içinde hapsedebilir. Bu kabarcık içinde, sadece kendi görüşlerimize uygun içeriklerle karşılaşır ve farklı bakış açılarından haberdar olmayız. Sonuç olarak, gündemimiz daralır ve gerçeklik algımız sınırlı kalır. Kutuplaşmanın artması ve yanlış bilgilenmenin yayılması, sosyal medyanın gündem üzerindeki bu etkisinin en tehlikeli sonuçlarından bazılarıdır.
Gündem aynı zamanda, olayların sıralamasını ve önemini de belirler. Bir gün manşet olan haber, ertesi gün unutulabilir. Bu hızlı tüketim kültürü, uzun vadeli sorunlara odaklanmayı zorlaştırır ve sistemik sorunların çözülmesini engeller. Küresel ısınma, yoksulluk ve eşitsizlik gibi uzun vadeli sorunlar, sürekli olarak gündemin üst sıralarında yer alsa da, bunlara yeterince dikkat edilmesi ve çözüm bulunması için gereken siyasi irade ve kamuoyu desteği genellikle eksik kalır.
Dolayısıyla, bilgi çağında gündemi anlamak ve yorumlamak her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmeli, farklı kaynaklardan bilgi almalı ve haberlerin ardındaki güç dinamiklerini sorgulamalıyız. Sadece yüzeydeki dalgalara bakmak yerine, gündemin derinliklerine inmeli ve gerçekliğin tam resmini görmeye çalışmalıyız. Bilgiye erişimimiz arttıkça, eleştirel düşünce becerilerimizi geliştirmek ve kendi gündemimizi oluşturmak daha da önemli bir hal almaktadır. Aksi takdirde, bilgi okyanusunda boğulur ve gerçekliğin gölgesinde kalırız. Bilgi çağında hayatta kalmanın anahtarı, gündemin gölgesinden kurtulmak ve gerçekleri kendi gözlerimizle görmeyi öğrenmektir.
